8 Aylık Bebeğe Uygulanan Utanç Verici Psikolojik Deney ve Hazin Sonuçları

13.329

Amerikalı psikolog Watson, “Korku, insanda sonradan edinilen bir refleks mi yoksa doğuştan gelen bir dürtü mü?” sorusunun cevabını ararken, tarihin en korkunç deneyine imza attı.

8 Aylık Bebeğe Uygulanan Utanç Verici Psikolojik Deney ve Hazin Sonuçları

Davranışçılık yaklaşımının kurucusu da olan Watson, asistanı Rosalie Rayner ile birlikte çalıştıkları John Hopkins hastanesinin kreşinde oynayan çocukları uzaktan incelemeye başladılar ve denek olarak şefkatten nasibini almamış 8 aylık Albert’i seçtiler. Albert’in annesi, geçimini sağlamak için her gün hastaneye giderek sütünü para karşılığı satar, Albert da bu sırada hastanenin kreşinde, annesinin işi bitene kadar diğer çocuklarla oynardı.

Deney başladığında, küçük Albert’a birkaç duygusal test yapıldı. Sırasıyla beyaz bir fare, tavşan, yanan kağıt parçaları, peluş bebekler, maske gibi ilk kez karşılaşabileceği nesneler ve durumlar gösterildi. Amaç, Albert’ın bunlara koşulsuz karşı tepkisi olup olmadığını incelemekti. Sonuç olarak, henüz bir korkuya sahip olmayan minik Albert, gördüğü her şeye gülümsedi. Sonrasında, Albert’i boş bir odaya aldılar. Odada, Albert’in üzerine oturduğu yatak haricinde hiçbir eşya yoktu. Daha sonra odadan çıkarak bebeği yalnız bıraktılar ve Albert’in yanına beyaz bir laboratuvar faresi saldılar. Albert, fareden korkmadığı gibi tam tersi bir tepki göstererek fareyi çok sevdi, hatta yakalamaya çalışıp güldü.

Fakat Watson, Albert, fareye her dokunduğunda biri çekiç, biri çelik çubuk olan iki demir çubuğu birbirine vurarak rahatsız edici sesler çıkardı. Sesten ürken Albert, korkup ağlamaya başladı. Ortam yeniden sessizleşince Albert, fareyle oynamaya devam etti ve fareye dokunduğu ilk anda ekibin çıkardığı o gürültülü ses ile yine karşılaştı. Her sessizlikte eskisi gibi fareyle oynamaya çalışan Albert, hep aynı ürkütücü sesi duyduğu için fareye dokunmaktan korkmaya başladı. Bu deney, birkaç gün daha tekrarlandı ve sonuç olarak Albert ne zaman tüylü bir nesne görse korku içinde ağladı.

Deneyin sonunda Albert, kendisine gösterilen pamuk, beyaz tavşan ve benzer nesnelerin karşısında demir çubuklarla çıkarılan ses olmamasına rağmen yine aynı reaksiyonu gösterdi ve korkmaya başladı. Deneyin en korkunç anı ise, elde ettikleri sonuçla yetinmeyen Watson ve asistanının, odaya beyaz sakallı ve tüylü kostümler giyerek girmeleriydi. Böylece git gide büyüyen tüylü nesneler karşısında iyice şartlanan Albert’in korkusu, artık hafızasına tamamen kazındı.

Bu deney, her ne kadar klasik koşullanma konusunda bilim adına büyük bir başarı sayılsa da, ahlaki değerler açısından eksik bir deneydi. Araştırmayı yapan psikologlar, Albert’in ruh sağlığı için bir iyileştirme sürecine başlamayıp hastaneden ayrıldılar. Kaderine terk edilen Albert, artık tek başınayken bile tetikteydi.

Psikolog Hall P. Beck tarafından yapılan araştırmalar, Albert’in deney sırasında yaşadıkları nedeniyle, psikolojik anlamda sağlıksız bir birey olduğunu gösterdi. Gerçek adı Douglas Merritte olan Küçük Albert, beyaz ve tüylü nesnelere karşı fobileri olan sağlıksız bir kişiliğe sahipti ve henüz 6 yaşındayken, hidrosefali’den (beyinde su toplanması) sonucu hayata gözlerini yumdu.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.